Kabir Azabından Kurtulma Yolları

İbn Kayyim şöyle demiştir: "Kabir azabından nasıl kurtulunur?" sorusuna da biri genel biri ayrıntılı olmak üzere iki şekilde cevap vermek mümkündür.

Genel cevaba gelince, kabir azabına neden olan söz ve davranışlardan sakınmak kişiyi kabir azabından kurtarır. Kabir azabından kurtulmanın en faydalı yolu, kişinin uyumadan önce bir an Allah rızası için ne yaptığını, neleri yapamadığını muhasebe etmesi, sonra kendisi ile Allah'ın arasında olan günahları için samimi biçimde tevbe etmesi, ardından bu tevbe üzere uyuyup uyandığı zaman bir daha o günahı işlemeye dönmemeye azmetmesidir. Her gece bunu yapmak gerekir. Bu şekilde davranan biri gece ölürse, tevbe ettikten sonra ölmüş olur. Yok eğer sabaha çıkarsa iyi işleri yapmak üzere ecelinin dolmadığına sevinerek uyanır. Bu vesile ile Rabbine yönelir, önceden yapamadığı amelleri yapmaya çalışır. Kul için bu şekilde uyumaktan daha faydalı bir şey yoktur. Bir de buna Allah'ın zikrini ve Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in uyku öncesinde mevcut olan sünnetlerini yerine getirirse daha güzel olur. Allah Teâlâ kimin hakkında hayır dilerse onu bu tür fiilleri işlemeye muvaffak kılar. Güç kuvvet ancak Allah'ın yardımı iledir.. 

Ayrıntılı cevaba gelince, bu konuda kulu kabir azabından kurtarmaya dair nakledilen hadisleri sıralaycağız.

a. Îmân Tavka ve Amel-i Sâlih
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: 

"Kim Allah'tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder. Ve ona beklemediği yerden rızık verir. Kim Allah'a güvenirse O, ona yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur." [609 et-Talâk 65/2-3]

Bu âyet-i kerimelerde Allah'ın takva sahiplerine bir vaadi vardır. Hak Teâlâ onlara her türlü sıkıntıdan bir çıkış yolu varedeceğini bildirmiştir. Ölümün sarhoşluk veren anları, ruhun bedenden çıkması ve kabre girmekten daha zor bir şey yoktur...

Kim bu dünyada takva sahibi olursa mutluluk ve kurtuluş onun kabirdeki sevabı olur..

İbn Kayyim şöyle demiştir: "Kabir azabından kurtulma vesileleri bir hadiste anlatılmıştır. Bu hadisi Ebû Musa el-Medînî nakletmiştir. Bu hadisin illetini de "et-Terğîb ve't-terhîb" adlı eserinde belirtmiş ve bu hadisi açıklamıştır. Abdurrahman b. Semura'dan şöyle nakledilmiştir: 

"Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) yanımıza geldi. O sırada biz Medine'de Suffe'de oturuyorduk. Yanımızda durup 'Dün gece acayib bir rüya gördüm. Ümmetimden bir adamı gördüm. Ölüm meleği ruhunu almak için onun yanına gelmişti... Hemen onun anne babasına yaptığı iyilikler oracıkta bitiverdi ve ölüm meleğine engel oldular. Daha sonra ümmetimden başka birini gördüm, şeytanlar onu ortalarına almıştı. Tam o sırada Allah 'ın zikri geldi ve o şeytanları onun yanından uzaklaştırdı. Ümmetimden bir adam daha gördüm. Azap melekleri onun etrafını sarmıştı. Hemen onun namazı yetişti ve o meleklerin elinden onu kurtardı. Ümmetimden birini gördüm, susuzluktan dili damağı kurmuştu. Ne zaman bir havuzdan su almak istese engellenmiş ve kovulmuştu. Tam o esnada Ramazan orucu onun imdadına yetişti ve ona su içirdi. Ümmetimden bir adam daha gördüm. Peygamberler halka halka oturmuş bir halde idi. Bu adam ne zaman onların yanına varmak istese engellendi ve oradan uzaklaştırıldı. Tam o esnada cünüplükten dolayı aldığı gusül abdesti geldi ve onu benim yanıma oturttu. Ümmetimden bir adam daha gördüm. Önünde, ardında, sağında, solunda ve üstünde karanlıklar vardı. O ise ne yapacağını bilemiyordu. .. Tam o sırada haccı ve umresi yetişti ve onu karanlıklardan alıp nura çıkardılar. Ümmetimden bir adam daha gördüm.. Ateşin yalımından korunmaya çalışıyordu. Tam o sırada sadakası yetişti ve onunla ateş arasına bir engel olarak girdi ve başına gölge oldu. Ümmetimden bir adam daha gördüm. Müminlerle konuşuyor, ama müminler kendisi ile konuşuyordu. Tam o sırada akrabalık bağını gözetmesi yetişti ve 'Ey müminler topluluğu! Eğer bu insan akrabalık bağını gözeten biri ise onunla konuşun!' dedi. Bunun üzerine müminler onunla, o da müminlerle konuştu. Müminler onunla, o da müminlerle musafaha yaptı. Ümmetimden bir adam daha gördüm. Zebaniler onu ortalarına almıştı.. Tam o sırada emr-i bi'l-ma'rûf ve nehy-i münker yapması imdadına yetişti ve onu zebanilerin elinden alıp rahmet meleklerine teslim etti. Ümmetimden birini dizleri üzere çökmüş bir halde gördüm. Onunla Allah'ın arasında bir perde vardı. Tam o esnada güzel ahlakı yetişti elinden tutup onu Allah 'ın huzuruna çıkarttı. Ümmetimden bir adam daha
gördüm. Amel defteri sol tarafına doğru ilerliyordu. Tam o sırada onun Allah korkusu yetişti, hemen amel defterini alıp sağ tarafına yerleştirdi. Ümmetimden birini daha gördüm. Mizanda iyilikleri hafif gelmiştir. Tam o sırada önceden gönderdiği amelleri yetişip mizanın ağır basmasını sağladılar. Ümmetimden birini daha gördüm. Cehennem çukurunun kenarında duruyordu. Tam o esnada Allah'tan umut beklemesi yetişti ve onu oradan kurtardı ve ileriye itti. Ümmetimden birini daha gördüm. Ateşe atılmıştı. Tam o sırada Allah korkusundan akıttığı bir damla göz yaşı yetişti ve onu cehennemden kurtardı. Ümmetimden birini daha gördüm. Sırat köprüsünde duruyordu. Rüzgârlı bir günde hurma dallarının sallanması gibi tirtir titriyordu. Tam o sırada Allah'a karşı beslediği hüsnü zan yetişti ve onun korkularını giderip sakinleştirdi, o da sıratın üzerinden yürüyüp geçti. Ümmetimden birini daha gördüm. Sırat köprüsünde emekliyordu. Bazen çocukların kıçları üzerinde sürünmesi gibi sürünüyordu. Bazen de sırat köprüsüne yapışıyordu... Tam o sırada benim için getirdiği salavatlar yetişti... Onu ayakları üzerine dikti ve oradan kurtardı. Ümmetimden birini gördüm, önüne kadar vardığı cennet kapılan yüzüne kapanmıştı. Tam o sırada okuduğu kelime-i tevhid yetişti ve onun için cennet kapılarını açıp onu cennete soktu.” 

Hafız Ebû Musa şöyle demiştir: Bu rivâyet hasendir. İbn Kayyim de şöyle demiştir: İbn Teymiyye'nin bu hadise çok değer verdiğini ve şöyle söylediğini işittim: 

"Temel kaynaklardaki hadisler bu hadisi desteklemektedir. Bu, en güzel hadislerdendir." [İbn Kayyim, Rûh, s. 110-112] 

b. Allah'a İtaat Üzere Dosdoğru Yolda Olmak

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: 

"Şüphesiz, Rabbimiz Allah'tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: Korkmayırı, üzülmeyin, size vâ'dolunan cennetle sevinin! derler. Biz dünya hayatında da, ahirette de sizin dostlarınızız. Gafûr ve Rahîm olan Allah 'ın ikramı olarak orada sizin için canlarınızın çektiği her şey var ve istediğiniz her şey orada sizin için hazırdır." [Fussilet 41/30-32] 

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: 

"Rabbimiz Allah 'tır” deyip sonra da dosdoğru yaşayanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. Onlar Cennet ehlidirler. Yapmakta olduklarına karşılık orada ebedî kalacaklardır." [el-Ahkâf 46/13-14] 

Allah Teâlâ sünnetini sürdürmüştür. Kim hangi halde yaşarsa o halde ölür. Kim hangi halde ölürse o hal üzere dirilir... Mesela samimi biçimde Allah'a itaat eden ve Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in sünnetine uyan kimse itaat üzere vefat eder ve Allah Teâlâ bu itaatinden dolayı onun kabrini pür nûr eder. Hatta onun kabri, Allah'a itaatle geçirdiği her an için cennet bahçelerinden bir bahçe olur.

c. Allah Yolunda Şehit Düşmek

Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: 

"Allah katında şehidin yedi özelliği vardır: Kanı ilk akmaya başladığı an bağışlanır, cennetteki makamını görür, iman gömleğini giyer, yetmişiki huri ile evlenir, kabir azabından korunur, büyük korkudan emin olur, başına bir yakut dünya ve içindekilere bedel olan vakâr tacı konur ve kendi âilesinden yetmiş insana şefaat etme hakkına sahip olur." [Ahmed b. Hanbel, Tirmizî, İbn Mâce, Elbânî bu hadisin sahih olduğunu belirtmiştir. Bk. Sahîhu'l-Câmi', Hadis No: 5182.] 

Bir adam Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)'e "Şehitler hariç neden müminler kabirlerinde azap görürler?” diye sormuş. Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) de şöyle cevap vermiştir: "Kılıçların onun başının üzerinde parlaması, azap olarak şehide yeter..." [Nesâî, Tirmizî. Bu rivâyetin senedi sahihtir.] 

Elbânî şöyle demiştir: "Bu tür bir şehitliğin savaş meydanında can vermek nasip olmasa bile kalbinden şehit olmayı samimi biçimde geçiren kimseler için gerçekleşmiş olması umulur. Çünkü Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Kim samimi biçimde Allah 'tan şehit olmayı isterse Allah Teâlâ yatağmda bile ölse onu şehitlerin mertebesine ulaştırır.” Bu hadisi İmam Müslim nakletmiştir.

d. Savaş Dışında Şehit Düşmek

Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) Allah yolunda savaşırken öldürülenlerin dışında da şehitlerin olduğunu bize haber vermiştir.

Şehitlerin kabir azabından ve sıkıntılarından kurtulacağını daha önce öğrenmiştik.
Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) ashabına "Siz kimleri şehit kabul ediyorsunuz?" diye sormuş, onlar da "Allah yolunda öldürülenler şehittir." şeklinde cevap vermiş. Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) "Öyleyse sizin ümmetinizin şehitleri az...” buyurmuş. Bu defa ashab-ı kiram "Ey Allah'ın Elçisi! Şehitler kimler?” diye sormuşlar. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: 

"Allah yolunda öldürülen şehittir. Allah yolunda ölen şehittir. Veba yüzünden ölen şehittir. Karın ağrısı yüzünden ölen şehittir.” Bu rivâyeti İmam Müslim nakletmiştir.

Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: 

"Kim Allah yolunda giderken ölür veya öldürülür ya da atı veya devesinden düşüp ölürse veyahut zehirli bir yılanın sokması sonucu can verir veyahut da eceli ile yatağında ölürse şehittir. Onun için cennet vardır." [Ebû Dâvûd, Hâkim. Elbânî bu hadisin hasen olduğunu belirtmiştir. Bk. Sahîhun-Câmi', Hadis No: 6413]

Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: 

"Karın ağrısından ölen kimse kabrinde azap görmez." [Ahmed b. Hanbel, Tirmizî, Nesâî. Elbânî bu hadisin sahih olduğunu belirtmiştir. Bk. Sahîhu'l-Câmi', Hadis No; 6461]

Karın ağrısı yüzünden ölmekten maksat, karın bölgesinin su toplaması ve şişmesi nedeniyle can vermektir. İshal yüzünden ölmeyi de bu kategoriye dahil edenler olmuştur. Bir görüşe göre de karın ağrısı ile karın bölgesinde görülen bütün rahatsızlıklar kastedilmiştir.

Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: 

"Veba her müslüman için şehitliktir." [Buhârî, Müslim, Ahmed b. Hanbel, Hâkim]

Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

"Malını korurken öldürülen şehittir. Canını korurken öldürülen şehittir. Dinini korurken öldürülen şehittir. Ailesini korurken öldürülen şehittir." [Ahmed b. Hanbel, Tirmizî, Nesâî, Elbânî bu hadisin sahih olduğunu belirtmiştir. Bk. Sahîhu'l-Câmj', Hadis No: 6445]

Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: 

"Kim malını savunurken haksız yere öldürülürse onun için cennet vardır." [Nesâî. Elbânî bu hadisin sahih olduğunu belirtmiştir. Bk. Sahihul-Câmi', Hadis No: 6446] 

Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: 

"Kim haksız yere öldürülürse o şehittir." [Nesâî, Dıyâ. Elbânî bu hadisin sahih olduğunu belirtmiştir. Bk. Sahihu'l-Câmi', Hadis No: 6447] 

Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: 

"Allah yolunda öldürülenler dışında yedi şehit daha vardır: Yaralanıp ölen şehittir, boğulan şehittir, veremden ölen şehittir, karın ağrısı yüzünden ölen şehittir, yanarak ölen şehittir, yıkık ve göçük altında kalan şehittir, karnında çocuğu olduğu halde hastalanıp ölen/bakire olarak can veren şehittir." [Hâkim bu rivâyetin sahih olduğunu beyan etmiş, Zehebî de bu konuda ona katılmıştır.]

Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in saydığı bu kişilerin hepsi şehittir. Şehitlere Allah Teâlâ bu dünyada şehadete erme nimetini, kabirde türlü türlü nimetlerle kabir azabından ve sıkıntısından kurtulmayı, ahirette ise dostlarla birlikte cennetlerde ebedi olarak kalmayı lütfeder..

e. Allah Yolunda Serhatlarda Nöbet Tutmak

Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: 

"Allah yolunda bir gün serhatta nöbet tutmak, bir ay oruç tutmaktan daha üstündür. Kim bu görevi yaparken ölürse kabir azabından korunur ve kıyamete kadar iyi amelleri artmaya devam eder." [Tirmizî. Elbânî bu hadisin sahih olduğunu belirtmiştir. Bk. Sahîhu'l-Câmi', Hadis No: 3481]

Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: 

"Ölen herkesin amel defteri kapanır. Yalnız Allah yolunda sınır nöbeti tutan mücahidinki kapanmaz... Onun nöbeti kıyamete kadar artar ve o kabir azabından da emin olur." [Ebû Dâvûd, Tirmizî, Hâkim. Elbânî bu hadisin sahih olduğunu belirtmiştir. Bk. Sahihu'l Câmi', Hadis No: 4563] 

Taberânî'nin rivâyetinde ise şöyle geçmektedir: 

"Allah yolunda sınır nöbeti tutarken ölen kulu Hak Teâlâ kabir azabından korur.”

f. Mülk Sûresi'ni Okumak

Sevgili kardeşim! Fazilet timsali bacım!
Mülk (Tebâreke) Sûresini her akşam okumayı ihmal etme... Çünkü sevgili peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu sûrenin kabir azabına engel olacağını haber vermiştir: 

"Tebâreke Sûresi kabir azabını önler." [İbn Merdeveyh. Elbânî bu hadisin sahih olduğunu belirtmiştir. Bk. Sahîhu'I-Câmi', Hadis No: 3643] 

Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: 

"Kur'ân'ın otuz âyetli bir sûresi kendisini okuyan kişiyi savundu ve sonunda onun cennete girmesini sağladı. O sûre Tebareke Sûresi'dir." [Taberânî, Evsat. Elbânî bu hadisin hasen olduğunu belirtmiştin Bk. Sahihu'l-Câmi', Hadis No: 3644 ] 

g. Kabir Azabına Neden Olan Söz ve Fiillerden Sakınmak

Kabir azabından kurtulmanın yollarından biri de kabir azabına neden olan söz ve fiillerden sakınmaktır. Mesela dedikodu, laf taşıma, idrardan sakınmama, yalan söyleme, Kur'ân'ı terk etme, Kur'ân ile amel etmeme, faiz yeme, zinaya bulaşma vb. fiillerden uzak durmak gerekir. Bütün bunlar insanların kabir azabı çekmesine neden olur. Öyleyse kabir azabından kurtutmak için bunlardan sakınmamız gerekir. Aynı şekilde kötü sona götüren nedenlerden de sakınmalıyız. Mesela şüphe, bidatlerin sebep olduğu inkâr, akide bozukluğu, nifak, günahlardan zevk alma, günah işlemeye devam etme, kalbin Allah'tan başkasına bağlanması, intihar, istikametten vazgeçmek, tevbeyi ertelemek, dünyayı sevmek ve tûl-u emel beslemek gibi fiillerden uzak durmalıyız.

h. Ölüm Anında Samimi Tevbe Etmek

İbn Kayyim "Kitabu'r-rûh” adlı eserinde kabir azabından kurtaracak en faydalı yolları sayarken şöyle demiştir: 

"Kabir azabından kurtulmanın en faydalı yolu, kişinin uyumadan önce bir an Allah rızası için ne yaptığını, neleri yapamadığını muhasebe etmesi, sonra kendisi ile Allah'ın arasında olan günahları için samimi biçimde tevbe etmesi, ardından bu tevbe üzere uyuyup uyandığı zaman bir daha o günahı işlemeye dönmemeye azmetmesidir. Her gece bunu yapmak gerekir. Bu şekilde davranan kişi gece ölürse, tevbe ettikten sonra ölmüş olur. Yok eğer sabaha çıkarsa iyi işleri yapmak üzere ecelinin dolmadığına sevinerek uyanır. Bu vesile ile Rabbine yönelir, önceden yapamadiği amelleri yapmaya çalışır. Kul için bu şekilde uyumaktan daha faydalı bir şey yoktur. Bir de buna Allah'ın zikrini ve Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in uyku öncesinde mevcut olan sünnetlerini yerine getirirse daha güzel olur. Allah Teâlâ kimin hakkında hayır dilerse onu bu tür fiilleri işlemeye muvaffak kılar. Güç kuvvet ancak Allah'ın yardımı iledir...”

Kişinin son nefesini en güzel bağışlanma dileme duası ile vermesi ne kadar hoştur. Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) en güzel bağışlanma dileme duasını şu şekilde açıklamıştır: 

"Seyyid'ul-İstiğfâr (En güzel bağışlanma duası) şudur:  
Allah'ım! Sen benim rabbimsin. Senden başka hak ilah yoktur. Beni sen yarattın ve ben Senin kulunum. Ben gücüm yettiğince Seninle yaptığımız ahde sadık kalacağım ve vaadine ulaşmaya çalışacağım. Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım. Bana verdiğin nimetleri de benim işlediğim günahları da biliyor ve kabul ediyorum. Beni affet. Çünkü günahları senden başka bağışlayacak kimse yoktur.

Kim bu duayı içeriğine gerçekten inanarak gündüz söyler ve akşam olmadan gün içinde ölürse cennete girer. Yine kim bu duayı içeriğine iman ederek gece yapar ve sabah olmadan ölürse cennete girer." [Buhârî, "Deavât", 2] 


i. Cuma Akşamı veya Cuma Günü Ölmek

Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: 

"Cuma günü veya Cuma gecesi ölen bütün Müslümanları Allah Teâlâ kabir azabından korur." [Ahmed, Tirmizî. Elbânî bu hadisin hasen olduğunu belirtmiştir. Bk. Sahîhu'l-Câmi', Hadis No: 5773] 

Cuma akşamı veya gecesi ölmek kulun kendi çabası ile olan bir şey değildir. Bu, tamamen Allah'ın kuluna bir lüffudur. O lütfunu dilediğine verir.

Tırmizî şöyle demiştir: "Cuma gecesi ölen kimse için perde kalkar. Bu yüzden o, Allah katında kendisi için hazırlananları görür. Çünkü Cuma günü cehennem ateşi yakılır ve kapıları kapanır. O gün ateşin gücü diğer günlerdeki gibi fonksiyonunu icra etmez. Allah Teâlâ bir kulun canını alır, bu can alma olayı da Cuma gününe denk gelirse bu durum o kulun mutlu olduğuna ve geleceğinin iyi olduğuna bir delildir. Çünkü Cuma günü sadece Allah'ın ebedî saadeti takdir ettiği kulların canı alınır.”





Bu blogdaki popüler yayınlar

"Hakikat Kitabevi" Pislik Yayıyor

Dua ve Zikirler Hısnul Müslim

İMÂM MÜSLİM (204-261) Biyografi