Zikirler Hakkında Temel Kurallar
KAVÂİD Fİ’L-EZKÂR (ZİKİRLER
HAKKINDA TEMEL KURALLAR)
Zekeriyyâ b. Ğulâm Kâdir
el-Pâkistânî
Sunuş
Elhamdulillahi rabbil âlemin.
Vessalâtu vesselâmu ala nebiyyinâ Muhammedin ve ala âlihi ve
sahbihi ecmaîn. Emma ba’d:
Zekeriyyâ el-Pâkistânî’nin ilk
ilgimi çeken eseri “Mâ Sahha min Âsâri’s-Sahâbe fi’l-Fıkh”
isimli üç ciltlik eseri olmuştu. Bu eserdeki Sünnet’e hizmeti
hoşuma gittiği için, bende diğer eserlerini de edinme hırsı
oluştu. Bunun üzerine ulaşabildiğim birkaç kitabını edindim.
Elime geçen kitaplarından biri de “Ahkâmu’l-Ezkâr” isimli
yetmiş sayfalık küçük bir eserdi. Bu eseri okuyunca Musannif’in
oldukça değerli ilmî faydaları bir araya derlediğini gördüm.
Bu ilmî faydalardan bir kısmını kardeşlerime mulahhas olarak
ulaştırmak için dilimize aktarmak istedim. Bu makalede Musannif’in
kitabının ilk bölümü olan Kavâid Fi’l-Ezkâr bölümünde
zikredilen kavâidi özetledim. Bu bölümde Müellif, Kitâb ve
Sünnet’ten istikrâ yoluyla bazı genel kâideler istihrâc etmiş,
bu kâidelere delâlet eden delîlleri ve âlimlerin
değerlendirmelerini zikretmiştir. Makalemizde yalnızca söz konusu
kâideleri zikredeceğiz. Bu kâidelere dâir delîlleri ve âlimlerin
sözlerini görmek isteyenler kitabın aslına dönebilirler.
Zikredilecek bu kâideler üzerinde derinlemesine düşünmek Kitâb
ve Sünnet’in tefakkuh edilmeye oldukça ihtiyaç duyulan bir
bölümünde kişiye yardımcı olacaktır.
Şunu da belirtmek isterim ki,
Musannif’in kitabının gerek bu bölümünde zikredilen kâideler,
gerek diğer bölümlerinde zikredilen mes’eleler tartışılabilir.
Hiçbir müelliften her sözünde hakka isâbet etmesi ve kusursuz
ifadeler kullanması beklenmemelidir. Üstelik hak, bizim değil,
hatalı olduğunu düşündüğümüz bir müellifin yanında da
olabilir. Bazı mes’elelerde hatalı olduğunu düşünsek bile, bu
bizi Müellif’in yaptığı çalışmanın değerini inkâra
götürmemelidir. Ben de fazîleti i’tirâf etme cinsinden; bu
eserin oldukça fâideli olduğunu, bir çoklarına gizli kalmış
bazı ilmî faydaları açığa çıkardığını, dakîk istinbâtlar
ve değerli istihrâclar içerdiğini vurgulamak isterim.
Kitaptaki Kavâid bölümünün
telhîsine geçmeden önce zikredilen genel kâidelerin –Müellif’in
de bazen işâret ettiği- bazı istisnâları olabileceğini de
hatırlatmak isterim. Bu istisnâlar, ne kâidenin butlânını
gerektirir ne de müstesnâ dışındakilere şâmil olmasını
engeller.
Hüseyin Cinisli
15 Muharrem 1432
KAVÂİD Fİ’L-EZKÂR
(ZİKİRLER HAKKINDA TEMEL KURALLAR)
Zekeriyyâ b. Ğulâm Kâdir
el-Pâkistânî
Birinci Kâide:
Bir zaman ve bir mekân ile mukayyed
olan zikirler tevkîf üzere mebnîdirler. Bundan dolayı lafızların
vârid olmayan başka bir lafız ile –ma’nâsı sahîh bile olsa-
tebdîli câiz değildir. Vârid olmuş lafızlara ziyâde veya
eksiltme câiz değildir.
İkinci Kâide:
Zikirlerden herhangi birinde
raf‘u’l-yedeyn (elleri kaldırmak) meşrû’ değildir. Çünkü
ibâdetlerde aslolan delîl olmadıkça engellemedir.
Üçüncü Kâide:
Zikrullah bütün durumlarda meşrû’dur.
İki durum bu umumdan istisnâ edilir. Bu iki durumda zikrullah
meşrû’ değildir.
Abdest Bozma Hâli.
Cimâ’ Hâli.
Dördüncü Kâide:
Allah azze ve celle’nin zikri için
tahâret şart değildir. O hâlde Allah’ın zikri tahâretsiz
olarak câizdir. Bunun cevâzında küçük hades ile büyük hades
arasında herhangi bir fark yoktur. Çünkü aslolan meşrû‘iyyettir
ve büyük hades ile muhdes olanı zikrullahtan men edecek herhangi
bir delîl yoktur.
Beşinci Kâide:
Zikirde asl olan cehrî/sesli
olmamasıdır. Bundan, delîlin zikirde sesin yükseltilmesine
delâlet ettiği yerler müstesnâdır. Bu yerlerden bazıları
şunlardır:
Ezân ve İkâme.
Beş vakit farz namazların
arkasından.
Bayramlarda tekbîr.
Hac ve Umrede telbiye
Vitirden sonra söylenmesi vârid
olan zikir.
Hapşurma esnâsında hamd ve
hapşurana teşmîtte bulunmak.
Bir topluluğun yanında iftar
edilince.
Evlenene dua.
Selâm verme ve alma.
Yolculukta iken seher vaktine
girince.
Yolcunun yükseğe çıkınca
tekbîr, aşağı inince tesbîh getirmesi.
Altıncı Kâide:
Bir yerde birden fazla zikrin
söylenmesi vârid ise aslolan çok sayıdaki bu zikirlerin bu yerde
birleştirilmemesidir. Bazen bu zikirlerden bazen biri bazen de
diğeri söylenir. Çünkü ibâdetlerde aslolan engellemedir. Yine
aslolan birleştirememektir. Ancak bu yerde zikirlerin
birleştirilmesine delâlet eden bir karîne bulunması müstesnâdır.
Vârid olan zikirlerin birleştirilerek
söyleneceği bazı yerler şunlardır:
Namaz sonrası zikirler.
Sabah ve akşam zikirleri.
Uyku zikirleri.
Yedinci Kâide:
Vârid olan zikirlerin birleştirileceği
yerlerde –mesela sabah ve akşam zikirlerinde- muayyen bir tertip
şart değildir. Çünkü bunlar, Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem’den tertipli olarak vârid olmamıştır.
Sekizinci Kâide:
Birden çok sîğa ile gelen bir zikir
hakkında sünnet olan bazen bir sîğayı bazen de diğer sîğayı
söylemektir.
Dokuzuncu Kâide:
Zikirlere kıyâs dâhil olamaz. Çünkü
zikirler ibâdettendir ve aslolan ibâdetlerde kıyâs olmadığıdır.
Onuncu Kâide:
Bir zaman veya bir mekâna bağlı olan
zikirlerde onunla amel etmenin cevâzı için isnâdının sahîh
olması şart koşulur.
On Birinci Kâide:
Senedi sahîh olmadıkça tecrübe
edilmiş bir zikirle amel meşrû’ değildir. Çünkü zikir
dîndendir. Dîn de tecrübe ile değil, ancak sahîh bir sened ile
sâbit olur.
On İkinci Kâide:
Şerîatta bir vakit ile sınırlanmış
olan zikirlerde, kişi bu zikirlerin vaktini veya yerini geçirdiği
zaman kaza edilmesi meşrû’ değildir. Ulemânın fıkıh usûlünde
takrîr ettikleri gibi kaza, Şâri’ tarafından yeni bir hitâba
muhtaçtır.
On Üçüncü Kâide:
Zikir için muayyen bir aded vârid
olmuşsa, vârid olan adede ziyâde meşrû’ değildir. Çünkü bu
aded ile tahdîdi/sınırlanması bir abes değil bizzat maksûddur
ve bir hikmetten dolayıdır.
On Dördüncü Kâide:
Bir zaman veya mekân ile mukayyed
olarak sahâbeden vârid olan ezkâr (zikirler) ile amel edilir.
Onlardan sonra gelenlerden –mesela tabi‘ûndan ve tebe-i
tabi‘ûndan- vârid olanlarla ise amel edilmez.
On Beşinci Kâide:
Zikir üç mertebedir:
Kalp ve dille zikir. Bu zikrin en
fazîletlisidir.
Yalnız kalp ile zikir. Bu da
ikinci derecededir.
Yalnız dil ile zikir. Bu da üçüncü
derecedir.
Bu dereceleri İbnu’l-Kayyım
el-Vâbilu’s-Sayyib’de zikretmiştir.
On Altıncı Kâide:
Bütün durumlarda Allah azze ve
celle’nin zikrini çoğaltmak vâcibtir.
Ve sallallâhu ve selleme alâ
nebiyyinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn.
Kaynak: www.tevhidvesunnet.com Belgenin
asıl kaynağı :
http://www.tevhidvesunnet.com/index.php?option=com_content&task=view&id=232&Itemid=41